30 Ağustos 2009 Pazar

Kitap: Psikopat

Psikopat, Keith Ablow tarafından yazılmış ve hem psikiyatr, hem de katil olan bir adamın hikayesini anlatan bir roman.

Bundan önce Olasılıksız adlı kitabı okuduğumdan, sadece bir kıyasta bulunmak istiyorum. Olasılıksız için söyleyebileceğim söz "etkileyici" ise, Psikopat için de "çarpıcı" diyebilirim. Gerilim ve polisiye romanlarından hoşlanıyorsanız deneyiniz.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Aşk: Sıkar mı Kimisini?

Bazıları, hiç tartışmayan ve birbirlerinin her dediğine 'he' diyen çiftlerin sıkıcı bir ilişkiye sahip olduğunu düşünür. Denir ki, çiftler arada bir tartışacak, doğru yolu bulacaklar. Yine denir ki, daima mutlu görüntü veren ilişkinin samimiyetinden şüphe duyulur.

Yakın bir geçmişe kadar ben de, "Madem herkes öyle diyor, o zaman öyledir" diye düşünürdüm bu konu hakkında. Öyle olmadığını gördüm.

Gerçekten çok mutlu olabiliyor insan,  gerçekten günler aylar boyunca hiç tartışmadan çifte kumrular gibi yaşanabiliyor. Bizzat yaşadım yani, bundan daha sağlam kaynak gösteremem.

Uzun lafın kısası, tartışmadan savaşmadan da bal gibi aşk oluyor, tadına da doyum olmuyor. Daima mutlu olunacak bir aşkın varlığına inanmayanlar, şu anki ilişkilerini derhal gözden geçirsin!

1 Ağustos 2009 Cumartesi

Alet Edevat: Sony Cybershot DSC-T700

Dijital fotoğrafçılık çok keyiflidir. İşin kolayına kaçmak mıdır? Evet. Ama kurban olunur böyle kolaylığa. Fotoğrafı anında çek, anında istediğin yere aktar ve anında baskısını al. Analog makinelerin verdiği keyif veya kendine özel avantajları vardır elbet, ama dijital devrimin sağladığı kolaylıkları inkar edemeyiz.

Bundan önce sırasıyla Kodak DX6490 ve Kodak Z1275 kullandım. Yani önce "SLR-Gibi" denilen sınıfta kocaman bir makineyle, ardından kompakt bir ürün olan Z1275 ile fotoğraflar çektim. Her iki makinede de bugüne kadar 10000 üzerinde fotoğraf çektiğimi de belirteyim.

Eee, doydu mu gözüm? Yok, doyar mı hiç. Sony'ye bir şans vermek istedim ve "ultra kompakt" sınıfındaki DSC-T700 modeline göz koydum. Allaha şükür satın da aldım.

Her şeyden önce söylemem gerekiyor, T700 muhteşem bir oyuncak. Cebinizden çıkarmanız bir saniye, kapağı kaydırmanız ve açılması iki saniye, ölümsüzleştirmek istediğiniz o anı hemen yakalayabilmek ise pahabiçilmez... T700 4GB dahili hafızaya sahip, 2 cm'den daha ince, 10 megapiksel çözünürlük ve 4x optik zum ise gayet yeterli. Gülümseme yakalama modu çok eğlenceli, boşuna oyuncak demiyorum şu alete :)

Peki fotoğraf kalitesi nasıl? Eleştirilecek nokta burası diyebilirim. DSC-T700, çoğu zaman profesyonel ve canlı renkler sunsa da, bazen devasa megapikselli bir cep telefonu kamerası gibi davranıyor. Özellikle yüksek ışıkta, nesnelerin kenarlarında parlamalar oluyor. Gavurların "bloom" olarak tabir ettiği durum söz konusu yani. Öte yandan otomatik olmaya pek hevesli bir makine kendisi. Fazla ayar yapmanıza izin vermiyor. Bu kötü bir şey mi? Değil, çünkü makine her türlü ortamda, ortalamanın üstünde fotoğraflar çekmeyi başarıyor.

Peki neden DSC-T700? T900 de var, paranız varsa. Ancak T700 yukarıda saydığım özellikleriyle, T serisinin en "alınabilir" ürünü... Bence.

Kimler almalı? Bu incecik makineyi James Bond edasıyla cebinden çıkarıp, çabucak istediği görüntüyü yakalamak, ve makineyi çabucak cebe geri indirirken muzipçe gülümsemenin verdiği dayanılmaz hafifliği yaşamak isteyenler...