15 Mayıs 2008 Perşembe

Alet Edevat: Nokia 7710

Her şeyden önce, evet bu üç senelik bir telefon. Burada bahsetmemin sebebi ise zamanında satın almış ve hala kullanıyor olmam. Blogumda Eski-yeni ayrımı yapmayacağımı daha önce söylemiştim. Hatta "Ben Tosunpaşayım, her şeyi yaparım" gibi bir espriyi de esirgememişim.

Nokia 7710, devasa ekranıyla ilgimi çekmiş dokunmatik bir cep telefonu. Meraklılar için, kendisine sonradan yükleyebileceğiniz pek fazla program yok ancak kendi bünyesinde ne ararsanız var. Bunlar dahilinde 1.3 megapiksel kamera, bluetooth, müzikçalar, FM visual radio, word, excel ve powerpoint yerine geçecek programlar, dosya yöneticisi vesaire mevcut.

Eksi yönleri ise yavaş olması ve pek pratik olmaması. Buna rağmen, şu güne kadarki en ilginç tecrübelerimden biriydi kendisi, mesaj yazmanın ve okumanın, resimlere bakmanın çok zevkli olduğu bir telefon.

Bilen bilir gerçi, bilmeyen de bu saatten sonra satın almaz herhalde. Öyleyse niye yazdım bunları? Bilmem, içimden geldi...

12 Mayıs 2008 Pazartesi

Kitap: Yılgın Türkler

Kitap okumak çok güzel bir şey ama benim her zaman yapabildiğim bir şey değil ne yazık ki. Odaklanma konusunda sıkıntı yaşadığımdan mütevellit, rahat okunan ve az lafla çok şey anlatan kitapları seviyorum. Şimdi bahsedeceğim kitap da öyle.

Yılgın Türkler, bir Bülent Akyürek kitabı. Bölümler halinde yazılmış kitapta, aziz milletimizin türlü huylarından bahsedilmiş. Henüz bitirmemiş olsam da ve ara sıra fazla sulandırılmış bir mizah hissi verse de, okuması keyifli bir kitap. Onlarca tarih kitabı okuyabilirsiniz, ama milletçe özeleştiri adına bu esere bir göz atmakta fayda var. Sözümü kitaptan küçük bir alıntı yaparak bitirmek istiyorum:

"Özneyi yüklemden, edatı tümleçten ayırmaya geldim. Yüzyıla yakın bir süredir Türkler övünüyor ama çalışmıyor! Ben artık geçmiş tarihimizle değil, şimdiki tarihle övünmek istiyorum."

8 Mayıs 2008 Perşembe

Film: Arazi / Traveland (2008) - Yayında!

Çok kısa zamanda çektiğimiz ve bir süredir üzerinde çalıştığımız kısa filmimiz Arazi, nihayet gösterimde. Gelen tepkiler genellikle olumlu, biz de bunun mutluluğunu yaşıyoruz.

Kendi sitemizden: buraya tıklayın.

Google Video'dan: buraya tıklayın.

Film hakkında görüşlerinizi esirgemeyiniz, bu başlığın altına veya filmin Facebook grubuna yorumlarınızı yazabilirsiniz.

Muhtelif: Caramba Carambita!

Başlığı atarken "Şans Kapıyı Kırınca" filmi geldi aklıma, Rasim Öztekin'in muhteşem tonlamasıyla duyduğumuz bir replikti kendisi. Eğer o ses tonunu anımsadıysanız, şu anki ruh halimi bir parça tahmin edebilirsiniz.

Kötü geçtiğini düşündüğüm şu sınavdan 66 almışım, kayıtlara geçmesi için söylüyorum. İlk sınavım bundan daha iyi geçmişti, 60 almıştım. Çalışmayınca daha başarılıyım, ne mutlu Türküm diyene!

Yarın bu saatlerde Seminer dersi sunumumu yapmış ve bitirmiş olacağım. Dönem boyunca bir miktar içime oturan bir mesele olduğundan, sonucunu da buraya yazarım ki yine kayıtlara geçsin. Şu sıralar hiç çaktırmasa da bahar şenlikleri mevcut ve hala devam ediyor. Neyse, olmayan bir konudan sapmış bulunuyorum, bugünlük yeter bu kadar.

5 Mayıs 2008 Pazartesi

Film: Beowulf

Hatırlıyorum da Final Fantasy: Spirits Within diye bir film vardı. Tamamı animasyondan oluşan, ciddi anlamda ilk uzun metraj filmdi sanırım. Hatta yanlış hatırlamıyorsam yapımcı firma o filmin ardından battı. Değişik bir filmdi, şimdi hatırımda fazla yok ama, bakışlardaki yapaylığı hissediyordunuz izlerken. "Sanal olan hiçbir şey gerçeğinin yerini tutmaz" derdik o zamanlar.

Dün Beowulf'u izledim. Ağzım açık bir şekilde izledim zaman zaman. Arada bir bariz olarak yapay görünen sahneler dışında, animasyon film yapımında ne kadar ileri gidildiğini görmüş olduk. Oyuncuların yüzlerindeki o yapay bakışlar hala var, ama büyük ölçüde azaltılmış. Final Fantasy'yi izledikten sonra "Hmm... Pekii." demiştim, Beowulf'tan sonra ise: "Vay anasını!".

Aklımızdan "Bir gün insanlara gerek kalmayacak" gibi düşünceler geçse de, biliyoruz ki hiçbir şeyin taklidi gerçeği kadar iyi değildir! (Eğer iyiyse, o taklit olmaktan çıkmıştır. Bu başka bir tartışma konusu :P)

2 Mayıs 2008 Cuma

Oyun: Turok (2008)

Vizeler bitti çok şükür, güç bela atlattık. En son o konudan bahsetmişim, böyle bağlayayım dedim. Bugünlerde oynadığım bir başka oyunu kısaca anlatayım sizlere.

Turok, geçmişten günümüze bir seri olarak gelmiş ve "yeni nesil" oyunculuktan nasibini alarak tekrar karşımıza çıkmış bir oyun. İki DVD'lik medyasıyla kurulduğunda 15 GB yer kaplayan bu devasa oyun, özel bir timin dinazorlarla bezenmiş bir gezegendeki macerasını anlatıyor. Filminin yapılmasına gerek yok sanırım çünkü film gibi ilerliyor hakikaten.

Bezdiren yükleme süreleri, yapay zeka hataları ve oynanıştaki küçük sorunlar dışında bence çok keyifli bir oyun, görsel olarak da şölen gibi. Hani yılın oyunu demiyorum ama biraz da olsa oynanmalı bence. Kaç oyunda sizi T-Rex kovalıyor ki?