27 Şubat 2010 Cumartesi

Muhtelif: Bayanlara Yönelik Astroloji

Koçu dağdan inmez. Boğası yerinde durmaz. İkizler zaten deli. Aslan yelelerinin parlamasıyla meşgul. Başağın kökleri toprakta, yani ayakları fazla yere basıyor. Terazi sürpriz yumurta. Akrep düpedüz sokuyor. Yay zaten savaş için icat edilmiş. Oğlak iş güç peşinde. Kova dünya barışı derdinde. Balık da hep denizde, karadan bihaber!

Var mı biricik yengeç gibisi?




26 Şubat 2010 Cuma

Müzik: "Alıştım Zaten" - Muhayyile

Bir süredir fırsat ve ilham bulamadığımdan bloguma yazmıyorum ama yıkılmadım, ayaktayım. Unutmadan söyleyeyim, Nokia 5800 XpressMusic muhteşem bir aygıt. Sıradaki haberimize geçiyoruz.

Müzik grubumuz Muhayyile'nin adı altında yaptığımız yeni şarkımız hazırdır. Bir hışımla Facebook'tan tecrübe etmek için buraya tıklayınız.

16 Şubat 2010 Salı

Alet Edevat: Nokia 5800 XpressMusic

Bir süre yeni nesil oyuncaklara (!) merak duyuyordum ama hiçbir zaman bir telefon için 1500 TL (bkz: iphone) vermeyi mantıklı bulmadım. Son üç telefonum da 400-500 TL civarında gezinen makul fiyatlara sahipti, lakin asla sıradan ve uyduruk cihazlar da değillerdi. Beni tanıyanlar, büyük ekranlara olan hayranlığımı bilirler, yeni telefonum da bu konuda bir istisna olmadı.

Kısa bir araştırmanın ardından teknolojiye yetişmek adına, Nokia'nın 5800 XpressMusic modelinin çok uygun bir seçim olacağına karar verdim. Yanılmamışım. Dokunmatik ekran (ki 360x640 çözünürlüğünde), GPS, Wi-fi, Bluetooth, 8 GB hafıza kartı ile gelmesi ve daha ne isterseniz onda var. Çok hızlı, çok akıllı bir telefon. Adeta büyükler için bir oyuncak. Üstelik iphone'un üçte biri fiyatına.

IPhone'u savunmak için bin tane sebep bulabilirsiniz, ilgilenmiyorum. Teknolojiye yetiştim mi? - Evet. Gerisi yalan!

13 Şubat 2010 Cumartesi

Oyun: S.T.A.L.K.E.R. Call of Pripyat Keyfi

Birkaç gün boyunca yoğun bir şekilde oynayarak Call of Pripyat'ı bitirdim. Düşüncelerim yazmak istiyorum. Her şeyden önce belirtmeliyim, Çok keyif aldım. Aynı zamanda çok sövdüm. Evet, aniden korkutma yoluyla terbiyenizi bozma konusunda çok başarılı bir oyun. En çok da gerçekçi grafiklerini sevdim bu serinin. Oyunu bilmeyenlere yandaki resmin bir fotoğraf olmadığını belirtirim, bizzat oyundan aldığım bir görüntüdür. 

Oyun alanı aslında küçük sayılır ancak dolu dolu tasarlandığı için sıkıcı olmaktan çok uzak; ilk oyunda bir mekandan diğerine gitmek için aştığımız dere tepenin haddi hesabı yoktu. Pripyat sokaklarında gezmek güzel. Ayrıca kabaca üç büyük bölümden oluşan Call of Pripyat'ın oynanış süresi şaşırtıcı derecede uzun. Görevlerin çeşitliliği kesinlikle çok güzel oyalıyor insanı. Bir de bunun üstüne, finale gelmenize rağmen oyuna devam etme seçeneğiyle geride bıraktığınız tüm sırları keşfetme şansı eklenince, tadından yenmiyor.

Geriye kalan tüm küçük detaylar, oynayacak olanların keşfetmesine kalmış. Kabaca söylüyorum ki Call of Pripyat, hem ilk oyun olan Shadow of Chernobyl kadar derin ve keyifli, hem de Clear Sky kadar yenilikçi.

Serinin en sağlam oyunu olan Call of Pripyat'ı ayakta alkışlıyor, oturarak oynuyorum.

Müzik: DiRT 2

Bu güzel ralli oyununun ayrıca söz edilmeye layık bir özelliği daha var, keyifli ve enerjik bir müzik yelpazesi. Çoğunlukla Punk/Rock türünde şarkılardan oluşan liste, yarışlardan ziyade ara menülerde ve yükleme ekranlarında sizlere eşlik ediyor ki ister istemez ritm tutuyorsunuz. Listeyi bir şekilde edinip, hoşunuza giden eserleri dinlemenizi tavsiye ederim.

10 Şubat 2010 Çarşamba

Oyun: DiRT 2

Ah! Rahmetli Colin McRae sağ olsaydı da bu günleri görseydi. Daha önce ilk oyundan bahsetmemişim ama ikincisinden bahsetmek farz oldu; DiRT 2, her yönüyle ilkinden daha çılgın, daha eğlenceli ve daha iyi bir ralli oyunu. Grafiklerin gerçekçiliğine diyecek yok, fizik motoru eskisinden de güzel, oyundaki etkileşim had safhada. Gaz pedalına abanmayı sevenler kaçırmasın!

6 Şubat 2010 Cumartesi

Oyun: S.T.A.L.K.E.R. Call of Pripyat

Nihayet! Rusça sürümü aylar önce piyasaya çıkan, beklenen devam oyunu Call of Pripyat'a (yani ingilizce sürümüne) sonunda kavuştuk. Mutluyum. Bu kez oyunu övme ihtiyacı duymuyorum, daha önceki yazılarımda defalarca yapmıştım. Her yönden daha da geliştirilmiş bir oyun var karşımızda, birkaç saatlik oyun tecrübemle bunu söyleyebiliyorum. Oynayınız!

Şimdilik daha fazla yazma ihtiyacı duymuyorum ama ekleyeceğim bir şey olursa yine yazarım. Sadece henüz S.T.A.L.K.E.R. ile tanışmamış olanlara seslenmek istiyorum; gerçekçilikten ödün vermeyen, FPS türünde bir korku oyununu sevebileceğinizi düşünüyorsanız hiç beklemeyin. Yaşam tecrübesi (hatta askerlik hatırası!) niteliğinde anlar yaşayacaksınız.


Oyun: Mass Effect 2

Bazı bilgisayar oyunları vardır, vakit geçirmek için oynarsınız. Bazı oyunlar vardır ki, onlar bir oyundan ziyade hayatınızda yer eden bir yaşam tecrübesi olurlar. Mass Effect serisi, çoğu kimse için ikinci söylediğim kategoriye girer. Oyunun nasıl bir şey olduğunu anlatmayacağım ama dumanı üstünde bir saatlik oynama tecrübemle fikirlerimi söylemek istiyorum.

Oyun başlarken, henüz bitirmiş olduğum ilk oyunun kayıt dosyalarını kullanarak birtakım olayları kaldığı yerden devam ettirmesi özelliği beni mest etti, yeni bir özellik olmasa da çok hoş. Kontroller biraz değiştiğinden alışmam gerekti fakat çok zorlanmadım. Grafikler iyice coşmuş, özellikle ilk oyunda mal gibi bakan suratlardaki ifadeleri geliştirip daha insancıl hale getirmeleri harika olmuş, artık iyiden iyiye film izler gibi oluyorsunuz.

Mass Effect, yer yer kontrolü ele geçirdiğiniz ve çoğu zaman keyifle seyrine daldığınız "Film gibi oyun"lardan biriydi. Mass Effect 2, her açıdan her şeyi birkaç adım daha öteye götürmüş görünüyor.

Oynamak için sabırsızlanıyorum ama uyku vakti. Uyumak da lazım!

3 Şubat 2010 Çarşamba

Muhtelif: Dizi Yapımcılarına Sesleniş

Sevgili yerli dizi yapımcıları. Yine sektörün suyunu çıkardınız.

Bilmem kimin ölümsüz eserinden diziler yapmayın artık. Varsın ölümlü olsunlar. Gelenin gideni arattığı gerçeğini bilmeme rağmen, sizleri yaratıcı olmaya ve yeni diziler üretmeye çağırıyorum.

Yazıktır, günahtır.

1 Şubat 2010 Pazartesi

Albüm: RRDP (Mirkelam & Kargo)

Popüler olana nefret duyanlardan değilim ama müzik konusunda milletin pek dinlemediği şeylere eğilimim olduğu bir gerçek. Mirkelam benim için Türk pop müziğinin önemli isimlerinden biridir. Kargo hayranı değilim ama Mirkelam ve Kargo'nun beraber bir albüm yaptığını duyduğum anda, ortaya güzel bir iş çıkacağını düşündüm. Birlikten çeşit doğar, çeşitlilik iyidir.

Albümü satın alarak eve gelip dinlemeye başladığımda, yanılmadığımı anladım. Sekiz şarkıdan oluşan albümde, rock ezgileri üzerine Mirkelam'ın alaturka edalı sesini dinliyoruz. Dinlemesi keyifli, yormayan hatta insanın içini kıpırdatan bir albüm.