29 Ağustos 2010 Pazar

Film: Repo Men

Dünya çapında gayet sessiz sedasız vizyona giren ve kısa bir süre sonra DVD'si çıkan filmlerden Repo Men. Bahsetmesem belki adını bile duymayacaktınız, gerçi Jude Law hayranlarının duymaması tuhaf olurdu.

Filmin konusu şöyle; yapay organ naklinin mümkün olduğu bir dünyada, sağlıksız organınızı bir bedel karşılığında yeni elektronik organlarla değiştirebiliyorsunuz. Lakin bu bedeli veya faizlerini zamanında ödemezseniz, şirket yetkilileri (Repo men!) gelip o organı alıyorlar (ki yaşamsal bir organ ise ölümünüzle sonuçlanıyor).

Enteresan bir hikayeyi, daha da enteresan bir kurguyla birleştirmiş olan film; izleyicide tuhaf etkiler bırakıyor. Repo Men, vahşeti nedeniyle seyretmek için biraz mide isteyen; ciddiye alınmayacak kadar tuhaf fakat hafife alınmayacak kadar değişik bir film olmuş. Seçim sizin.

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Oyun: Mafia 2

Öncelikle bu satırları sadece bir saatlik oynama tecrübesiyle yazdığımı belirteyim. Belki oyunu bitirdiğimde ekleyecek düşüncelerim olur lakin oyunun bende yarattığı ilk izlenimi yazmadan duramadım.

İlk Mafia oyununu hatırlarım, döneminin göze en hoş görünen ve senaryosu en dolu dolu oyunlarındandı. Mafia 2 de bundan aşağı kalmamış, özellikle başlangıcı ve ilerleyişiyle tam bir film gibi. Belki biraz fazla "film gibi" olmuş, bu sebepten Mafia 2'yi GTA ile kıyaslamanız doğru olmaz. Mafia serisi, yaşamanız gereken bir tecrübe. Biraz oynayıp, biraz seyredilen oyunlardan.

Küçük detayların, etkileşimin büyük haz verdiği bir eser olmuş Mafia 2. Tadına bakın!

Muhtelif: DuckLink Screen Capture

Diyelim ki çok güzel bir site buldunuz, tasarımında veya içeriğinde hayran kaldığınız bir bütünlük var. Bunu resmetmek istiyorsunuz, eliniz PrintScreen tuşuna gidiyor... Lakin, site ekrana sığmıyor! Uğraş dur...

Hayır! İşte tam bu işe yarayan muhteşem bir program var elimizde. DuckLink Screen Capture programı açıkken bir siteye giriyorsunuz, site açıkken de DuckLink'ten "capture" tuşuna basıyorsunuz. Gerisini o hallediyor.

Deneyin!

Web: ScrollyFox

Firefox'a eskiden ısınamamıştım, itiraf ediyorum. Siteleri abuk subuk görüntülerdi, bazı siteler işlemiyordu bile; "Bunun nesini övüyorlar?" derdim. Eskiden dedim ya, Firefox'a yeniden şans verdim ve şimdi paşa gibi bir web görüntüleyicisi olmuş.

Firefox'u yeterince övdükten sonra, eklentilerini de övmemek olmaz. Geçen gün yemek yiyordum ama aynı zamanda bir siteyi görüntülemek istiyordum önümde açık olan laptop üzerinden. "Yok mu elimi sürmeden siteyi ekranda usul usul aşağı kaydıracak bir eklenti?" diye sordum, Mozilla'nın sitesinden eklentilere bakınırken birkaç dakika içinde aradığımı buldum.

ScrollyFox, uzun ve yorucu sayfaları baştan aşağı okuma konusunda sizlere büyük bir iyilik yapıyor ve sayfayı yavaş yavaş aşağı kaydırıyor. Size de sadece, elinizi sürmeden ekrana bakmak ve dilediğiniz yazıları okumak kalıyor.

Firefox kullanıcısı mısınız? Hemen bu eklentiyi edinin:

https://addons.mozilla.org/en-US/firefox/addon/51742/

27 Ağustos 2010 Cuma

Müzik: "Daha Yolun Başındayım" - Sibel Can

"Hayda, bu adamın blogunda Sibel Can'ın işi ne?" dediğinizi duyar gibiyim. Sibel Can süslüdür, civelektir; kendisinden pek haz etmem! Lakin bundan tam on yıl önceki albümüne adını veren muhteşem bir şarkısı var ki, ben bunu bir Sibel Can şarkısı değil de sanat eseri olarak gördüğümden paylaşmak istedim. "Daha Yolun Başındayım" adlı şarkıda hem mis gibi sanat müziği ezgileri, hem de inceden bateri ve bas gitar var. Sözü ve müziği Altan Çetin'e ait olan bu şarkıyı dinleyin. Sibel Can da güzel şarkı söylemiş diyebilmek için.

26 Ağustos 2010 Perşembe

Muhtelif: Bizim bir tanıdık var!

Canım yurdum insanı, parasının kıymetini bilir. Her işini tanıdıkla görür. İyidir hoştur da bunun sonucu çoğunlukla rezil olmaktır.

Adamın lambası bozulsa, "Bizim bir elektrikçi Muhsin vardı, onu arayayım da yapsın" der. Muhsin'i arar, "Tamam abi yaparız" cevabını alır. Muhsin gelene kadar da karanlıkta oturur.

"Bizim bir tanıdık vardı" demeyin artık. İyiliğiniz için söylüyorum. Servisi var, teknisyeni var, uzmanı var. Muhsin'i de rahat bırakın! 

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Oyun: Blur

Yarış oyunları güzeldir ama bir de yarışırken savaşabiliyorsak tadından yenmez. Lakin savaşılan yarış oyunları da çoğu zaman yavan bir oynanışın ve basit görsellerin kurbanı olur. Blur, en son aylar önce Burnout Paradise ile yaşadığım adrenalin dolu yarışların keyfini geri getirdi. Cıvıl cıvıl grafiklere, eğlendirici bir yapıya sahip bu oyunu mutlaka deneyin. Yandaki görüntüyü bizzat oyundan aldığımı da hatırlatayım.

Ayrıca bir önemli hatırlatma daha: Şu andan itibaren blogumda daha büyük görseller yayınlama kararı aldım. Yandaki görüntüye tıklarsanız iki kat büyük halini görebilirsiniz.

24 Ağustos 2010 Salı

Muhtelif: 1910 Yılında Artvin

1909 ve 1912 yılları arasında fotoğrafçı Sergei Mikhailovich Prokudin-Gorskii, kırmızı-yeşil-mavi filtreler kullanarak çeşitli manzaraların  üçer adet fotoğrafını çekmiş. Daha sonra birleştirilen bu fotoğraflarda gerçeğe yakın renkler elde edilmiş. Bir tanesi de Artvin'e ait olan bu renkli fotoğraflar, sizi tam bir asır öncesine götürüyor.

Bu muhteşem mirasa siz de göz atın:

http://www.boston.com/bigpicture/2010/08/russia_in_color_a_century_ago.html

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Muhtelif: Ne Var Ne Yok

Bir süredir bloguma hiç yazmamışım. Bazen de bir sürü yazı yolluyorum, oluyor böyle gelgitler. Gelgit demişken, daha önceden zaman yolculuğu temalı film projemin senaryosunu baştan yazarak yeniden hayata geçirdim. "Gezginlerin Sürgünü" ismine sahip filmin çekimleri inşallah Eylül ayında yapılacak. Filmin şu ana kadar yaptığım çalışmalardan farklı bir tarzı ve anlatımı olacağını söylemekle yetineyim, ne kadar güzel ve iddialı olduğuna elbette seyirci karar verecektir.

Ayrıca gereksiz olduğunu düşündüğümden Twitter hesabımı kapattım. Burası güzel. Mutedil Mecmua'dan ayrılmayın.

5 Ağustos 2010 Perşembe

Film: Clash of the Titans

Inception'dan sonra film beğenebilmek kolay değil elbet, lakin film izlemek aynı zamanda bir eğlence aracı. Clash of the Titans da eğlencelik bir film olmuş; seyredeni pazar yerinde haykıran deli ve yolculukta illa ki ziyaret edilen kahin gibi klişelere boğsa da, mitolojiyi sevenlerin keyif alarak izlemesi mümkün. Özellikle "Medusa" tam beklediğim gibiydi, ince detayları dikkatle işlemişler. Deneyin...

...ama Inception çok güzel film!

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Muhtelif: İsmail Ayaz ile Yolculuk

Genelde Eskişehir-İstanbul hattında tren yolculuğunu tercih ederdim lakin zamanlama olarak en sevdiğim tren olan Eskişehir ekspresini geçici olarak kaldırdıklarından, otobüs ile yolculuk etmem icap etti. Otobüs yolculukları benim için hep sıkıntı olmuştur, bu yüzden biraz çekiniyordum ama İsmail Ayaz otobüslerindeki konfor beni şaşırttı. Nispeten rahat koltuklar, yeterli havalandırma, her koltuktaki televizyon ekranı, yolculuk boyunca şifresiz ve bedava kablosuz internet, toplamda iki kez envai çeşit içecek ve yiyecek ikramı (ki bir ara dondurma bile verdiler!) ile dört saat süren sıkıntısız bir yolculuk tecrübesi yaşadım. Kamuoyuna duyurulur.