29 Ekim 2008 Çarşamba

Dizi: Life on Mars (U.S.)

Hamd olsun (!) Blogger yetkililer tarafından erişime tekrar açıldı. Eh, ben de bunu kutlamak adına birkaç şey yazayım dedim.

Bir ülkenin televizyon dizileri, o ülkenin karakterini ortaya koyar diye düşünüyorum bazen. Esas kızla bir gece birlikte olmak için 100.000 YTL teklifte bulunulan bir dizinin çok konuşulması; veya bırakın vermeyi, göstermekten bile çok uzak hanım kızlarımızın verdiği savaşı anlatan dizilerden boy boy bulmak mümkün. Biz de (millet anlamında "biz", yoksa ben değil!) bayıla bayıla izliyoruz.

Bu iğneleyici paragrafın ardından asıl konuya gelelim, yabancı diziler. Esasında bir ingiliz dizisi olan "Life on Mars", Amerikalılar tarafından tekrar keşfedildi. Şu sıralarda ABC kanalında üçüncü bölümü yayınlanmakta olan "Life on Mars", Geçirdiği bir trafik kazası sonucu birdenbire 35 yıl öncesine giden bir dedektifin hikayesini anlatıyor.

Dizi nasıl? Güzel. Başroldeki Jason O'Mara buram buram Mel Gibson koksa da, insanda hoş bir izlenim bırakıyor, rolün altından kalktığını düşünüyorum. Görsel olarak da 1970'lerin Amerika'sını ve "eski toprak" dediğimiz kavramın ne olduğunu aktaran bir seyirlik.

Peki zaten başarılı bir şekilde başlayıp bitmiş bir ingiliz dizisini yeniden yapmak niye? Belki "Bunu biz de yapmalıyız" diye düşündüklerinden, belki de konu bulamadıklarından.

Fena mı olmuş? Hayır. "Kim kime verdi, bu çocuk kimin" gibi soru ve skandallar silsilesine boğulmuş yurdum dizilerinin yanında... Bu fantastik dedektiflik öyküsüne kötü diyecek olursak çok ama çok haksızlık etmiş oluruz.

Hiç yorum yok: